14 Eylül 2011 Çarşamba

Selçuklular 4 (Makale)

Bölüm 4

Anadolu Selçukluları'nın Parlak Dönemi (1204-1243)
İstanbul artık, boğazın iki yanındaki bölgeleri içine alan Latin İmparatorluğu'nun başkentiydi. Ege'deki adalar Venedik'e verilmiş iken, imparatorluğun uydu devletleri, Yunanistan'ın da büyük bölümünü ellerinde bulunduruyordu. Epir, Trabzon ve Kuzeybatı Anadolu'da Rum beylikleri ortaya çıktı. Bu arada, Bizans İmparatorluk geleneğine değer veren Theodor I. Laskaris (1204-1222) İznik Bizans İmparatorluğu'nu kurdu. Büyük Selçuklu Sultanlığı, nihai olarak küçük devletlere ayrılarak dağıldı ve Mısır ve Suriye'deki Eyyubî sultanlarının gücü, Sultan Selahaddin'in 1193'te ölümüyle kayıplara uğradı, öyle ki Doğu Akdeniz havzası, çok sayıda devlet arasında parçalandı.

 Anadolu, hanedanlığın en önemli hükümdarı Sultan I. Keykubâd (1219-1236) yönetiminde altın çağını yaşadı.

13. yüzyıl seyahatnameleri Anadolu'yu, tıpkı Bizans'ın en iyi dönemlerinde olduğu gibi, ekonomik gelişmeler ülkesi olarak betimler. Her zaman olduğu üzere ziraat ön plandadır, fakat sultan artık somut teşviklerde bulunmaktadır; ayrıca bağcılık, bahçecilik ve meyvecilik de yapılmaktadır. Maden ocaklarından gümüş, bakır, demir ve şap çıkarılmakta ve dağlık ormanlardan odun indirilmektedir. Türkmenlerin tarımdaki payı zor teşhis edilebilir, ama her halükârda ülkenin sadece bir bölümü göçebeleşme sürecine girmiş ve huzurlu dönemlerde göçebelerle yerleşik halk arasında ortak bir yaşam sürdürülebilmiştir. Göçebe yaşam tarzının temelini her ne kadar hayvancılık oluşturuyorsa da, sığır ve at yetiştiriciliğinin Türkler gelmeden önce de Anadolu'da önemli bir rol oynadığı dikkatten kaçırılmamalıdır. Gerçi Türkmenler halı dokumacılığını Anadolu'ya getirdiler, ama kaynakların "halı" terimiyle, Anadolu'da eskiden beri yapımı bilinen altın ve simle işlenmiş halı veya lüks tekstil dokumacılığını kastedip etmediği belli değildir. Bazı alanlarda, örneğin moda ürünü olarak da Fransa ve İngiltere'de bile revaçta olan Türkmen başlığı gibi kuşkusuz spesifik bazı ipuçları var. Her ne ise, çoğu tarım ürünü, dış satım malı olarak saptanabilir. Bir geçiş ülkesi olarak da Anadolu belli bir rol oynar. Ticaret anlaşmalarının imzalanması ve değerli altın sikkelerin bastırılmasıyla Sultanlar Anadolu Selçuklu ülkesini, dünya ticaret ailesi halkasına dahil etmişlerdir. Bizzat kendileri ve diğer yüksek rütbeli devlet adamları, ulaşımı; insan, hayvan ve eşyalar için konaklama ve depolama amaçlı tesisler yaptırmak suretiyle teşvik etmişlerdir. 13. yüzyıldan kalan kervansarayların kalıntıları bugün, Samsun'dan çıkıp, Tokat, Sivas ve Kayseri üzerinden Konya'ya giden ve buradan da Alanya, Antalya, Denizli ve Kütahya'ya ayrılan kervan yolunun etrafını süslemektedir. Selçuklu döneminden kalma bazı köprüler hâlâ günümüzde ulaşıma hizmet etmektedir.

"Rum ülkesinin, Ermenilerin, Frenklerin ve Suriye'nin Sultanı" hükümdar kentteki köşklerde, taşradaki saraylarda ikâmet eder, etrafındaki bilgin ve sanatçılara değer verirdi. İran örneğine göre işleri yürüten ve birçoğu da zaten İranlı olan memurları görevlendirirdi. Yazı dili Arapça ve Farsçaydı. İç ve dış yönetim biçiminin ayrıntılarına burada girmeyecek, bürokratik ve merkezi yönetim anlayışları üzerine genel bir değinmeyle yetineceğiz."

Resmi din Sünnî İslam'dı. 13. yüzyılda yapılıp da sultan ve onun devlet adamları tarafından vakfedilen cami ve medreselerin sayısı çoktur. Medreseler din adamıyla yetinmiyor, aynı zamanda memur da yetiştiriyordu. İslam'ın, yöneticilerden istediği sosyal talepler; hamam, şifahane ve diğer hayır kurumları gibi çeşitli yapılarla karşılanıyordu. Sultanlar, Sünnî hükümdarlar olarak tanınmaya büyük önem verdikleri halde, diğer farklı görüşlere, siyasal ve sosyal ayaklanmalara kaynaklık etmedikleri sürece hoşgörüyle yaklaşıyorlardı. Hatta Anadolu'da uygulanan İslam anlayışı, diğer Arap-İslam ülkelerinde kuşkuyla algılanan din dışı izler taşıyordu. Öyle ki, ünlü mutasavvıf ve şair Celâleddin Rumî (ö. 1271) tarafından Konya'da kurulan ve sultanlarca hararetle desteklenen Mevlevî Dergâhı'nın ibadet biçiminde, müzik ve dansa [sema], merkezi bir işlev yüklenmiştir.

Devletin hoşgörüsü, Hıristiyan kiliselerin cemaatini de kapsıyordu. Dinler arası evlilikler toplumun her sınıfında sık rastlanan bir olaydı. Hatta Konya sarayında Hıristiyan olup hanedanla akrabalığı bulunan yüksek rütbeli kişiler vardı. Zamanla İslam'a geçişler arttı; bunun nedeni bazen kariyerinde yükselme isteği, bazen de İslam'ın başarısını Tanrının istediği yönündeki samimi inanış idi. Dinler arası sohbetleriyle Mevlevî Dergâhı, Hıristiyanların İslam toplumuna uyumu hususunda çok katkı sağlamıştır. Fakat Anadolu'daki Rum Hıristiyan cemaati, metropol İstanbul'dan ayrı olmak ve kilise mallarına el konulması nedenleriyle dağınık bir durumda kalmışlar ve yok olmaya mahkûm olmuşlardır.

Saray kültürü, ekonomik gelişmesi, dışarıya karşı barışçıllığı ve dinsel hoşgörüsüyle Anadolu Selçuklu Sultanlığı, tarihçiler tarafından çoğunlukla çok pembe gözlüklerle betimlenmiştir. Bu arada, ancak yeni araştırmalarla lâyıkıyla ortaya çıkan bir husus göz ardı edilmiştir: Türkmenlerin rolü.

Türkmenler, beylerinin yönetiminde, imparatorluğun kenar bölgelerinde yaşıyor, böylece sınır korumasında yararlı oldukları gibi, kültürel gelişim içindeki ülkeye en az zarar verecek konumda bulunuyorlardı. Onları kontrol etmek, güçlü bir merkezi yönetim için dahi zordu, ve bu bir kez ortadan kalktı mı, kendilerine verilen otlak alanlarının sınırlarını genişletmek için akınlara kalkışırlardı. Söz konusu halk grupları, örneğin Batı Anadolu'daki Rumlar için böyle akınlar, sonuçları itibariyle korkunç olurdu. Sadece, güvenilmez boydaşlarına muhtaç olmak istemeyen sultanlar, köle ve paralı askerlerden oluşan hazır bir ordu kurdular; böylece Türkmenlerin devletle olan zoraki bağları daha da gevşedi. Otlakçılık aleyhine tarımın gelişmesi ve yönetimin merkezi uygulamaları, Türkmenlerin yaşam alanlarını gittikçe daralttı. Bunun sonucunda, onlar da devlete karşı kayıtsız, hatta düşmanca bir tutum içine girdiler.

Türkmenler kendi İslam anlayışlarını Orta Asya'dan beraberlerinde getirmişlerdi. Her zamanki gibi, cami ve medreselerin uzak olduğu yerlerde, bazıları olasılıkla eski Şamanlara benzeyen şeyhler ve dervişler, artık sivilleşmiş devlette yeri olmayan "gaza" geleneğini canlı tutuyorlardı. Tarikat izlerinden başka bu ilkel dindarlık anlayışında, ağaç ve taşların yüceltilmesi veya ilkel toplumlarda olduğu üzere konuk ağırlama pratikleri gibi İslam öncesi unsurlar da vardı. Göçebe kadınları yüzlerini açıkta bırakır, toplum içinde, kentlerde hoş karşılanmayacak ölçüde serbestçe dolaşırlardı. İster Hıristiyan ister Müslüman olsun, kent halkı Türkmenleri itici bulur, onları aşağılardı. Türkmenler bu ülkenin imajını, Batılı gözlemcilerin daha 12. yüzyılda "Türkiye"den bahsedebileceği kadar belirlemişlerse de, yaşamlarını devletten ve sultanlığın yarattığı kültürden neredeyse tamamen soyutlanmış bir şekilde sürdürüyorlardı.

Daha I. Keykubâd zamanında Anadolu Selçuklu Sultanlığı'nın dış politika ufukları kararmaya başlamıştı. 1220'de Moğol hükümdarı Cengiz Han'ın (ö. 1227) orduları İran'ı zapt edip, Türkmen ve diğer halklardan oluşan bir grubu batıya doğru zorladılar. Sultan, Doğu Anadolu'da baş gösteren bu huzursuzluğun üstesinden geldi, ancak oğlu ve ardılı II. Keyhüsrev'e (1236-1246) ağır bir miras bıraktı. Yeni sultan bu durumun farkında görünüyordu. Monarşik yönetimini güçlendirmek için, tahta geçer geçmez, kardeşini bertaraf etti; bu, Selçuklu Hanedanlığı'nın tarihinde eşi görülmemiş bir uygulama idi. 1240 yılında, gezgin Türkmen şeyhi Baba İshak'tan etkilenerek Türkmenler Doğu Anadolu'da ayaklandılar ve sultan bu halk ayaklanmasını acımasız bir sertlikle bastırdı. Bu şekilde sarsılmış Anadolu Selçuklu Sultanlığı, Moğollarla askerî açıdan karşı karşıya gelmek için yeteri kadar güçlü değildi. 1243 tarihli Kösedağı yenilgisinden sonra II. Keyhüsrev, ülkesinin batısına kaçtı; bu arada muzaffer Moğollar, Kayseri'yi talan ediyorlardı. II. Keyhüsrev'in veziri ise duruma hâkim olup, onlarla bir ateşkes anlaşması sağladı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MOĞOLLAR-SARI TEHLİKE

https://drive.google.com/file/d/1jbosXfTm3SLJgWd7SQDw878MnXWq2jmC/view?usp=share_link