31 Aralık 2010 Cuma

Keşifler Çağı ve Osmanlılar (Düzenleme: Tuğrul Yakarçelik)



A-Yeni Yolların Osmanlılara Etkisi


Yeni yolların bulunması ve Amerika kökenli altının İspanya kanalıyla Avrupa’ya ulaşması deniz yollarının öne çıkarak tarihi kara yollarının önemini yitirmesine neden oldu. Kervan yollarının çevresinde işsiz yığınlar oluşmaya başladı. Birdenbire gelen altının yarattığı en önemli etki fiyatların artışı oldu. Enflasyon artışıyla, doğudaki emsallerine göre çok daha zenginleşen batı tüccarı ucuz hammadde arayışına girdi.
Bu sürecin Osmanlı coğrafyasına etkisi “hammadde verip karşılığında işlenmiş mamul alan bir ülke” konumuna gelmesi oldu.

Zenginleşmiş Avrupa kökenli alıcının Osmanlı piyasasına girmesi fiyatların, hammadde fiyatlarının artmasına neden oldu.

Tablo 1 : Bazı ürünlerin yıllar içinde değişen fiyatları (akçe olarak)

Ürün
1450-1550 arası
1550-1595 arası
buğday
2-3
20-40
koyun
20-30
70-80
demir
3
15
bakır
7
35
pamuklu bez
2
6
yağ
4
20
bal
2
19

Osmanlı ülkesinden yurt dışına çıkarılması yasaklanmış mallara da batılı tüccar tarafından yüksek fiyatlar verilmesi kaçakçılığı teşvik etti. Dış talebin çokluğu, yerli zanaatkarların hammadde sıkıntısı çekmesine neden oldu. Devlet ülke dışına çıkarılacak mallara yeni yasaklar getirdi ancak başarılı olamadı.

Tablo 2 : Yasaklanan ürünler

İhraç yasağı olan ürünler
16.yüzyıl sonlarında genişletilen liste
Buğday, gıda maddeleri, canlı hayvan, deri, yün, balmumu, pamuk, ipek, kereste, bakır, zift
Hububat, barut, silah, at, koyun, pamuk ipliği, kurşun, sahtiyan, donyağı, koyun derisi, meşin...









Olay 1 : 1567’de Osmanlı hükümeti, Ege dokumacılarına 150 bin kadar yelken bezi sipariş ettiğinde, ipliklerin Avrupalı tüccarlara satılmasından dolayı, esnaf bu kadar bezi veremeyeceğini bildirmiştir.

Osmanlı ekonomik yapısı içinde yer alan Narh Sistemi gereği fiyatların devlet tarafından belirlenmesi artan maliyet karşısında fiyatların sabit tutulması, kaçakçılığı ve dışarıya mal satılmasını zorunlu kılan nedenlerden biri oldu.

Olay 2 : 1568’de dört beş yüz İranlı tacir Kastamonu’daki Küre bakır madenlerinden oldukça yüksek ücret ödeyerek bakır alıp gitmişler, bunun üzerine yerli bakırcılar bakır bulamaz olmuşlardır. Bu durum karşısında hükümet, bakırın kaçırılmasına engel olmak için yerli bakırcıları bulundukları bölgenin kadılarından ihtiyaçları kadar bakır verilmek üzere vesika almaya mecbur etti.

Bir süre sonra Avrupa , Osmanlı coğrafyasından temin edilen ucuz hammaddenin işlenmesiyle üretilen ucuz ve bol miktarda ürünü Osmanlı pazarına sokar. Göz alıcı nitelikte boyalı kumaş, madeni eşya vb. ithal edilmeye başlar ve yerli sanayi bu bol mamul ürünle baş edemez hale gelecektir...

Avrupalı tüccarların yüksek fiyat vermesi hububat kaçakçılığına da neden olur. Kısa bir süre içinde buğday fiyatları Orta Anadolu’da 4 kat, kaçakçılığın yaygın olduğu sahil bölgelerinde 8-10 kat yükselmiştir.

Olay 3 : Keşan’da zahireleri konvoy halinde sahillere götürüp kaçakçı gemilerine  yükletenler arasında resmi memurlar vardır. Ordu için toplanan koyunların izi yolda kaybettirilmekte, sürüler sorumluları tarafından sahildeki kaçakçılara teslim edilmektedir. Bütün Rumeli ve Anadolu sahillerindeki limanlardan Avrupa gemilerine kaçak hububat yüklemesi devam etmekte iken, 1564 yılında büyük bir kıtlık başlamıştır. Bu kıtlık şiddetini artırarak 1595’de başlayan büyük isyanların en önemli nedenlerinden biri olacaktır...

B-  Parasal Bunalım : 1550-1600

Fethedilmiş topraklar –özellikle batı yönünde- bir kazanç kaynağı olmaktan çıkıp, elde tutulması giderek masraflı hale gelen bir yapıya dönüşmeye başladı. Mısır ve Suriye dışında İran sınırlarında da aynı gelişmeden söz edilebilir. Bu gelişmeye  “askeri devrimin savunma savaşlarında meydana gelen değişim” aşamasını eklemek gerekir :
Türk tehdidine en çok maruz kalan devletler, kendi mimar ve mühendislerine kulak vererek  kaynaklarını gelişmiş kale sistemlerinin yapımına akıttılar : Avusturya, Tuna havzasını, Venedik, Adriyatik önlerinden Girit ve Kıbrıs’a kadar kendi adalar zincirini ve ana üslerini; İspanya batı Akdeniz’deki bütün kıyılarını ve limanlarını tahkim etti. ..Özet 16. yüzyılın son çeyreğinden itibaren surlardan ve tabyalardan oluşan bir savunma tahkimatları kordonunun, Osmanlı’nın batıya doğru ilerlemesini durdurduğudur. O sırada bu gerçekten bir devrimdi”.[1]

Para ihtiyacı giderek artmakta, kaçakçılık önlememekte ve enflasyon sonucu paranın değeri giderek düşmektedir :

Tablo 3 : 100 dirhem gümüşten yıllar içinde basılan akçe miktarı

Yıllar
Akçe Miktarı
1491-1550 arası
420
1556
450
1598
800
1600
950
1618
1000








Parasal darlığın bir diğer nedeni ise “merkez ordunun”  (yeniçeriler) büyümesidir.

Tablo 4 : Yıllar içinde yeniçerilere ödenen maaşlardaki artış

Yıllar
Merkez ordusuna ödenen maaş tutarı
1523
122.000.000 akçe
1609
380.000.000 akçe






Maaşların yanı sıra siyasi baskı gücüne dönüşmeleri de Yeniçerilerin para sızdırmasına neden oluyordu. Tahta çıkan padişahların yeniçerilere dağıtmak zorunda olduğu “cülus bahşişi” astronomik hale geldi : III.Mehmet 1595’de padişah olurken yeniçerilere dağıttığı para 60.000 düka altın olmuştu.

Özetle :

·         Ticaret yollarının gözden düşmesi
·         Fethedilen bölgelerin masraf kapısı hale gelmesi ve elde tutulma güçlüğü
·         Merkezi ordunun (maaşlı ) sayıca çoğalması
·         Alabildiğine artan kaçakçılık, iflasa doğru sürüklenişi başlattı.

C- Çözüm Arayışı

Ekonomik bunalım içindeki devlet, darlığı hafifletmek için en kolay yola başvurdu : sipahilere (memur-asker) bıraktığı toprak gelirine el koymak. Belirli bir kirayı toprak geliri karşılığında devlete taahhüt eden işadamlarını , sipahilerin yerine koymaya başladı. Oluşan bu yeni düzende, toprağın yöneticisi durumundaki mültezim (iltizam yapan kişi/sipahinin yerine peşin ödeme yapan), sağladığı vergi geliri ile önce devlete olan borcunu ödemekte, artanı kendisi almaktadır. Bu durumda devlet eskiden sipahiye bırakmış olduğu toprak gelirini şimdi kiralayarak önemli bir kaynağa sahip çıkmakta, müteahhit niteliğindeki mültezim zenginleşmektedir. Bunun karşılığında sipahiler ortadan kalkmakta; köylü ise yatırdığı paradan mümkün olan en çoğunu çıkarmak amacındaki mültezimin eline terkedilmektedir.

Toprak üzerinde sipahinin yerini almaya başlayan mültezim tiplemesi, “en kısa zamanda en çok kar” ilkesine uygun olarak toprağı sömürmeye başlamıştır. Kaçakçılıktan ötürü hayvancılığın tarıma göre daha karlı hale gelmesi, toprakların büyük bölümünün kısa bir süre sonra meraya dönüşmesine neden olacaktır.

Ç- Ordunun Çözülmeye Başlaması

Osmanlı ordusunun temeli olan sipahilerin ellerinde tımar gelirinin alınmaya başlaması bu ordunun yavaş yavaş tasvife olmasına neden oldu.
Sipahilerin elenmesinde bir diğer etken ise tüfekli birliklerin ortaya çıkması, sipahilerin bu yeni silaha uyum sağlayamamasıdır. Askeri devrimin “piyade savaşlarında meydana gelen değişim” aşaması bu döneme rastlamış , bir yandan yeni teknolojilerin baskısına direnmeye çalışan sipahiler, timar gelirlerini de kaybedince tarih sahnesinden çekilmişlerdir.

Tablo 5 : Sipahi sayısındaki düşme

Yıllar
Tımarlı Sipahi Sayısı
1550
90.000
1600
30.000

Tımarlıların yeni toprak düzeniyle beraber çökmelerine paralel olarak, onların yerini dolduran Kapıkullarının (yeniçeri) ordudaki önemi artmıştır. Kapıkulu askerleri maaşlıydı.

Tablo 6 : Yeniçeri Sayısındaki artış
Yıllar
Yeniçeri Sayısı
1566
12.000
1574
14.000
1595
17.000
1597
30.000
1600’den sonra
70-100.000









D- Celali İsyanlarına doğru  : 1596-1610

1.     Birikmiş servetlerin toprağa yönelmesi, varolan ekonomik darlık ve karmaşayla birleşince, köylülerin, bağ, bahçe ve evlerinin mülkiyeti elden çıkarmalarına yol açmış, tarlaların daha karlı olan meralara dönüştürülmesi işsizliği artırmıştır.
2.     Tefecilik dayanılmaz bir hal almıştır : Devlet sipahilerin topladığı vergi dilimine zam yapmayıp, merkezden doğrudan aldığı vergilere sürekli zam yapmakta; köylü parayı ödeyebilmek için para aramakta, ona bu parayı ancak tefeciler vermektedir.

Olay  4 : 1602 yılına ait bir şikayetnamede belirtildiğine göre, Tokat ve çevresinde oturan yeniçeriler, köylüye ve esnafa, yüz kuruş borcu, aylığı 30 kuruş faizli olarak vermekte (yani yılda % 360 faiz), ödeyemeyenlerin evlerine, bahçelerine, tarlalarına el koymaktadırlar.

3.     Oluşan bu yeni düzende mültezimler ve ağalar, el koydukları toprakları daha az sayıda insanla işletmekte, yahut tarlayı bozarak gene daha az köylünün iş alabileceği hayvancılığa dönmektedir. Her iki gelişmenin ortak sonucu işsizlerin çoğalmasıdır.
4.     1530-1580 arasında Türkiye nüfusu % 40-50 oranında artması işsizliğin çoğalmasında bir başka etkeni oluşturur.
5.     Toprak mülkiyet düzeninin değişmesi, ekonomik darlık, tefecilik, biriken servetler, iltizam usulü gibi nedenlerle köylülerin her geçen gün artan sayılarla tarlalarının bırakmak zorunda kalmaları, hızlı nüfus artışının da katkısıyla, isyanın temel gücü olacak işsiz yığınların yaratmaktadır. Bu işsizler önce medrese öğrenciliğine, asker ocağına, bey yanında ücretli koruyuculuğa, şehirlerdeki çalışma imkanlarına yönelecekler, fakat bu alanların darlığı ve kendi çoklukları yüzünden gene de açıkta kalacaklardır.

Kaynaklar : 
Stephanos Yerasimos; Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye
İsmail Cem; Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi



[1] Thomas Arnold; “16.Yüzyıl Avrupa’sında Savaş : Devrim ve Rönesans”, Top, Tüfek Süngü, Kitap Yayınları İst.2002

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MOĞOLLAR-SARI TEHLİKE

https://drive.google.com/file/d/1jbosXfTm3SLJgWd7SQDw878MnXWq2jmC/view?usp=share_link