11 Ağustos 2011 Perşembe

Lale Devri Hakkında

Lale Devri 1
Osmanlı tarihinde 1718-1730 yılları arasında geçen süreye denir.

Lale devrini padişah Sultan III. Ahmet ve özellikle onun Sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa açmıştır. Bu devir, memlekete Batı'dan bazı yeniliklerin girmesi ve saray çevresindeki zenginlerin yaşadığı eğlence hayatıyla belirir. Lale merakı yayılmıştı ve yabancı memleketlerden lale soğanı getirilirdi. "Mahbup" adı verilen bir lalenin soğanı 500 altına satılırdı.

Lale devrinden önce devlet ve halk Venedik, Avusturya ve İranlılarla yapılan savaşlardan yorgun düşmüştü. Barışçı bir devlet adamı olan İbrahim Paşa sadrazam olunca, Avusturya ve Venedik'le toprak kaybı pahasına da olsa Pasarofça Antlaşması (1718) yapılıp savaşı sona erdirildi.

Doğu sınırlarında da güvenlik sağlanmaya çalışıldı. Bundan sonra devlet yönetiminde ıslahat ve yenileşmeye gidildi. Lale devrinde ordu yeniden düzenlendi, İstanbul'da itfaiye teşkilatı kuruldu. 
İstanbul yeniden imara başlandı. Yeni köşkler, saraylar yapıldı. Türklere ait ilk basımevi İbrahim Müteferrika tarafından açıldı. Yalova'da bir kağıt fabrikası kuruldu. Dokumacılık çinicilik yapımevleri çoğaldı. Sanat ve bilim korundu.

Padişahın, sadrazamın eğlence ve israfları, yakınlarını iyi mevkilere getirmeleri ve yeni vergilerin konması halkı sıkıntıya soktu ve şikayetlere sebep oldu. İran savaşı sırasında Sultanın para karşılığı alınan kaleleri sattığı söylentisi üzerine halk sultanın sefere katılmasını istiyordu. III. Ahmet ve Sadrazam Damat İbrahim Paşa göstermelik bir sefer alayı düzenlediler. Akşam olunca kayıklarla saraya geri döndüler. Bu durumun anlaşılması bardağı taşıran son damla oldu. İlmiye sınıfından Zülali Hasan ile İspirizade Ahmet Efendiler Patrona Halil'i “din elden gidiyor” gerekçesiyle  isyan için teşvik ettiler. Tarihimizde Patrona Halil isyanı diye anılan isyan patladı. İsyancıların ısrarıyla İbrahim Paşa öldürüldü, sonra Sultan III. Ahmet tahttan indirildi. Böylece Lale devri kapandı.
(çeşitli kaynaklar)
Lale Devri 2
“…18’inci yüzyılın başında da birtakım yenilikler olmuş, ilk matbaa gelmiş, ilk endüstri örnekleri filizlenmeye başlamıştı.
Osmanlı tahtında III. Ahmet oturuyordu ve Avrupa saraylarının eğlenceli çağdaş yaşamlarına özeniyordu.


* * *
“Lale devri” diye anılan o dönemde, Kâğıthane’de lale bahçeleri içinde -bugünkü villa benzeri- kasırlar, Sadabad eğlenceleri, helva sohbetleri yaygınlaşmış, tam bir “zevk-ü sefa” dönemi başlamıştı.


* * *
Ancak 1730 yılının Eylül’ü geldiğinde...
İstanbul Kadılığı’nda ayrılma Zülali Hasan Efendi ile Ayasofya vaizi İspirzade’nin el altından yaptığı kışkırtmalar sonucu; Patrona Halil’in öncülüğünde, “din elden gidiyor” gerekçesiyle bir ayaklanma başladı.


* * *
Padişah III. Ahmet, gitgide yayılıp büyüyen ayaklanma karşısında bir hayli çaresiz kalmıştı.
Padişahın kız kardeşi Hatice Sultan, bir güzel akıl öğretti ağabeyine:
- Tahtını kurtarmak istiyorsan, isyancıların kellesini istediklerini feda et. Hepsini öldürtüp cesetlerini ver onlara.


* * *
III. Ahmet, kız kardeşi Hatice Sultan’ın önerisini dinledi; vezir-i azam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın, kaptan-ı derya Kaymak Mustafa Paşa’nın ve kethüda Mehmet Paşa’nın öldürülmelerini emretti.
* * *
Başta vezir-i azam Damat İbrahim Paşa ile sarayın en önde gelen 2 “paşa”sı daha hemen boğdurularak, sarayın Alayköşkü tarafındaki duvardan isyancıların önüne atıldı.
* * *
İsyancılar, 70 yaşındaki Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın cesedini bir arabayla Sultanahmet Meydanı’na taşıyıp, orada paramparça ettiler.


* * *
III. Ahmet, damadı ve vezir-i azamı Nevşehirli İbrahim Paşa ile, 2 en yakınını kurban etmesine karşın, yine de tahtını kurtaramadı.
Ve 27 yıllık bir saltanattan sonra, tahtından vazgeçmek zorunda kaldı.


* * *
Patrona Halil başkaldırısı bir gericilik hareketi miydi; yoksa yaygın bir yoksulluk yanında, azgınlaşmış bir “zevk-ü sefa” âlemlerine karşı; bilinçsiz bir “sınıf” tepkisi miydi?


* * *
1652’de vezir-i azam olur olmaz, devletin gelirleriyle giderlerini düzenleyerek “ilk bütçe”yi yapmaya çalışmış olan Tarhuncu Ahmet Paşa, 9 aylık bir sadaretten sonra, idam edilmişti.


* * *
III. Ahmet döneminde de, ne bir bütçe vardı, ne adam başına düşen “milli gelir” hesabı biliniyordu; kim aç, kim tok belli değildi…”

Cetin Altan; “Şunun demeci, bunun demeci; ebegümeci...” 20 Kasım Perşembe 2008, Milliyet


Lale Devri 3
Erişti nevbahar eyyamı
Açıldı gül-ü gülşen
Çemenler döndü ruy-i yare
Rengi lale vü gülden
Açıldı dilberin ruhsarı gibi laleler güller
Yakıştı zülf-ü huban veş zemine saçlı sümbüller
Nevasaz olmada bin şevk ile aşüfte bülbüller
Çerağan vakti geldi lalezarın didesi ruşen
                                                            Nedim

Her iki yazıyı okuduktan sonra
1.       Lale Devri olarak adlandırılan dönem sizce nasıl bir dönemdir?
2.      Bu dönemi değerlendirirken bazı tarihçiler “zevk ve safa döneminin toplumda yarattığı huzursuzluk” olarak yorumlar yaparken başka bir grup tarihçi ise dönemi “ Batılılaşmanın başlangıcı ve gerici ayaklanmalar” olarak yorumluyor. Siz derslerde “Modernleşme süreci ve bu sürecin Osmanlı toplumuna yansıması” olarak başlıklandırıldığını dinlediniz.
Modernleşme süreci modern olmayan toplumlarda ne gibi etkiler yaratıyor? Örneğin geleneksel toplumlarda modernleşmeye  inanan elit bir grup insanın kendi toplumu içindeki durumları nedir; nasıl davranıyorlar ve bunun sonuçları neler oluyor?
3.      Modern olmak geleneksel toplumlar için “bir yetişme kaygısı” olduğuna göre bu sürecin bir maddi bedeli var; para harcanması gerekiyor. Geleneksel toplumların o dönemdeki kaynaklarını göze aldığınızda bu maddi sorun ne gibi sonuçlara yol açmış olabilir?  
4.     Şair Nedim dönemi nasıl anlatıyor; bu anlatımın türkçesini edebiyat öğretmenlerinizden öğrenebilir misiniz ? Bu şiir aynı zamanda bestelenmiştir; biriniz şarkıyı bulabilir misiniz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MOĞOLLAR-SARI TEHLİKE

https://drive.google.com/file/d/1jbosXfTm3SLJgWd7SQDw878MnXWq2jmC/view?usp=share_link