Siyasal İnsan ile Demokratik Düzenin Koşulları Üstüne
„İnsan doğası gereği siyasal bir hayvandır.” (1129)
«Doğa bütün insanlara toplumsal bir güdü vermiştir; bununla birlikle, devleti ilk kuran iyiliklerin en büyüğünü yapmıştır. Çünkü insan yetkinliğe eriştiği zaman hayvanların en iyisidir, ama yasadan ve adaletten ayrılınca en kötüsü olur; çünkü silâhlı adaletsizlik adaletsizliklerin en tehlikelisidir ve insan doğuştan —akıl ve erdemle kullanması gereken, fakat en kötü amaçlar için kullanabileceği— silâhlarla donatılmıştır. Bu yüzdendir ki, erdemi olmayınca, hayvanların en kirlisi, en vahşisi, en hırslısı ve en doymak bilmezi olur, Oysa adalet devlet içinde insanları birleştiren bağdır; neyin doğru olduğunun saptanması demek olan adaletin yürütülmesi de siyasal toplumda düzenin temelidir.» (1130)
“Meclisin herhangi bir üyesi, yalnız başına alınınca bilge olandan kuşkusuz aşağıdır. Fakat devlet bir çok bireyden oluşur. Ve nasıl, bir çok kimsenin giderine katıldığı bir şölen bir kişinin vereceği bir şölenden daha iyi olursa, kitle de bir çok şeyler üstüne herhangi bir tek kimseden daha iyi yargıya varır. Bundan başka, çokluk azlıktan daha az bozulmaya elverişlidir; çok miktardaki suyun az bir sudan daha güç bozulduğu gibi” (1200)
“Şu halde, en iyi siyasal birliğin orta sınıf vatandaşlar tarafından kurulduğu ve orta sınıfı geniş olan devletlerin iyi yönetilmelerinin daha çok olasılık taşıdığı meydandadır. ... Bundan ötürü, vatandaşları orta derecede ve yeteri kadar mülk sahibi olan bir devletin iyi bahtlılığı büyüktür; çünkü halkın bir kısmının hiç, bir kısmının çok varlıklı olduğu yerlerde ya aşırı bir demokrasi veya koyu bir oligarşi oluşur ya da iki aşırılığın birinden, yani ya en taşkın demokrasiden ya da oligarşiden, tiranlık doğar; oysa ortacı anayasalardan ve benzerlerinden böyle bir şeyin doğması pek olası değildir. ... Demokrasiler oligarşilerden daha güvenli ve daha süreklidir, çünkü bunların daha geniş ve yönetimde daha büyük payı olan bir orta sınıfı vardır; oysa orta sınıfı olmayan ve yoksulların çokluk olduğu yerde, çatışmalar ortaya çıkar, çok geçmeden de devletin sonu gelir.” (1221-22)
“... yasaya bağlı demokrasilerde baş yerleri en iyi vatandaşlar tutar, demagoglar bulunmaz; oysa yasaların üstün olmadığı yerlerde her yandan demagoglar türer. Halk, bin başlı bir hükümdar olur ve çokluk, teker teker değil ortaklaşa olarak iktidarı elinde tutar... Böylelikle hükümdar olan ve yasanın denetimine girmeyen bu çeşit demokrasi, hükümdar gibi keyfî hareket etmeğe kalkar ve despotlaşır; dalkavuklar el üstünde tutulur.” (1212)
“Hükümet, şekillerinin çeşitli oluşunun nedeni, her devletin birçok unsurdan oluşmasıdır. Her şeyden önce, bütün devletlerin ailelerden meydana geldiğini ve vatandaşlar kalabalığından kimilerinin varlıklı, kimilerinin yoksul, kimilerinin de orta halli olduğunu görürüz... Halkın bir kısmı çiftçilik, bazıları ticaret, bazıları zenaatla uğraşır. Ülkenin ileri gelenleri arasında da servet ve mülkiyet farkları vardır. ... Servet farklarından başka, düzey ve erdem farkları da vardır. ... Hükümeti meydana getiren parçalar, birbirlerinden başka başka türlerden olduklarına göre, birbirinden başka çeşitle bir çok hükümet şekilleri olacağı da açıktır. Çünkü anayasa demek, çeşitli sınıfların gücüne, örneğin yoksul ya da varlıklı oluşlarına göre, ya da her ikisini de içinde taşıyan bir eşitlik ilkesine göre, vatandaşların aralarında bölüştükleri iktidar mevkilerinin düzenlenmesi demektir.” (1208)
“Devrimci duygunun ... evrensel ve başlıca nedeni ... insanlar, kendilerinden daha çok malı olanlarla eşit olduklarını sandıkları zaman, eşitlik isteği; ya da kendilerini başkalarından üstün sandıkları zaman, aşağılarıyla aynı ya da onlardan az mala sahip oldukları düşüncesiyle, eşitsizlik ve üstünlük isteğidir. ... Oligarşilerde, kitleler, kendilerine adalete uygun davranılmadığı inancıyla, daha önce söylediğim gibi, eşit oldukları ama eşit pay almadıkları için devrim yaparlar; demokrasilerde ise ileri gelenler, eşit olmadıkları ama eşit pay aldıkları için baş kaldırırlar...” (1236-37)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder